30 Ocak 2012

Attack On Memory - Cloud Nothings (2012)


2012 yılı itibariyle çıkan albümlerden sanıyorum ilk dinlediğim. Ayrıca Cloud Nothings ile de tanışmaya vesile oldu kendisi.

8 şarkıdan oluşuyor:

1. No Future No Past - 04.39
Ben bu şarkıyı neye benzetiyorum kaç gündür bunu düşünmekten beynim yayık ayranı kıvamına geldi. Dur dur aklıma geldi gibi. Smashing Pumpkins havası var lan alov?!

2. Wasted Days - 08.52:
Dikkat çekici bir intro ve melodi, dikkat çekici olmayan sözler. Kendisinin aslında çok mühim biri olduğunu sanan ama aslında öyle olmayan bir zatın anlatımı. Ergen gaza getirici nitelikte bir sunuş. Şarkının süresine bakıldığında söz yazarken tıkanma olduğu düşünülüyor. Zira 3. dakikadan itibaren söz bitiyor. Bangır bangır akor basıyorlar sonrasında. Keşke 3,5 dk'da kesselermiş şarkıyı. Gene de başarılı, dinlenir.

3. Fall In - 03.13:
Albümün ilk iki şarkısına bakıldığında daha az dikkat çekici. Yemin ediyorum yazacak başka bişi bulamadım şu an. Ha bir de ilk iki şarkıya oranla daha punk sanki. Punk olcaz diye distortiona illa abanmanın gerekmediğinin kanıtı ayrıca. Punk distortionsız da güzel.

4. Stay Useless - 02.44:
Süper. Şarkının sözleri ile melodi ve riffler harika uyuşmuş. Yakında bir filmde kullanılabilir söylemedi demeyin. 4 4'lüklerin sözü hiçbir zaman bitmeyecek.

5. Separation - 03.02:
Sözsüz punk teması. Dinleyip tepinmek serbest. Ayrıca bas gitar yürüyüşleri çok keyifli olmuş lan. Bas gitar çalası geliyor insanın.

 6. No Sentiment - 03.36:
His yok nostalji yok ne var lan it? Şarkıya değil tabii sözler. Şarkının söyledikleri aslında. Asabi bir hava hakim. Karanlık melodi, karanlık sözler. Ama ne yalan söyleyeyim albümü açtığımda "dur şunu da bir dinleyeyim" demem heralde.

7. Our Plans - 04.15:
Bir şarkının sevilebilirliğinde intronun etkisi aslında biriyle tanıştığınızdaki "ilk izlenim" dedikleri zırva ile aynı. Our Plans'ın ilk izlenimi harikula olunca tabii şarkıyı da sevmek zor olmadı. Harika melodi, ironik sözler. "Güzel müzik yapmak için Amerika'yı keşfetmenin ne gereği var? Güzel müziğin formülü belli." mi demek istiyorlar acaba? Dinlenir.

8. Cut You - 03.17:
Alıştığımız tarzda aşk şarkılarından olmayan, garip sözlere sahip albümün son şarkısı. Sevgisini tekme tokat atarak gösterenlere itafen yazılmış kesin. Gene gaz melodi.

Velhasıl, sözün özü güzel albüm olmuş. kendini tekrar eden bir havası da yok değil ama olsun o kadar. 2012 yılına albüm dinleme açısından benim için iyi bir başlangıç oldu diyebilirim.

12 Kasım 2011

The Mayan Factor - 44 (2005)

The Mayan Factor ile tanışmam baya geç oldu. Kendilerini Last FM’den tanıma şerefine eriştim hatta ve hatta yanlış hatırlamıyorsam “Warflower” ile oldu bu tanışma. Neyse sonuç olarak tanıdım mı? Evet tanıdım. İyi ki tanımış mıyım? Kesinlikle evet.Peki ya sonra grubun bir üyesinin (vokal) vefatını öğrenmem? Üzücü. Ne diyelim toprağı bol olsun.Bahsedeceğim albüm de bu grubun 2005 yılında çıkarmış olduğu ilk albüm olma özelliğini taşıyor.
Albüm 11 şarkıdan oluşuyor:
1. To Kill A Priest(5:45)
2. Terrorist (4:40)
3. Propaganda (3:45)
4. Hopi Elders (6:25)
5. Ventrilaquist (3:57)
6. Gosia (4:28)
7. Yesterday’s Son (1:28)
8. Bondage (6:00)
9. A Red Gone Blue (4:08)
10. Jack Nicholson (4:02)
11. Recon (5:40)

Albümde en çok dikkati çeken şarkı “Hopi Elders” oldu. Aslında böyle yazınca sanki diğer şarkılara da haksızlık etmiş gibi oluyorum. Olsun ama napalım. Böyle melodik, indie, alternatif kıvamda bir albüm bu. Seattle soundu falan. Güzel işler bunlar. Dinlemek, dinletmek lazım.

17 Eylül 2011

Ayşe teyzeyi çağırın


"Keşke evlerde hiç temizlik günleri olmasaydı. Keşke hiç temizlik yapmak durumunda kalmasaydık. Keşke güzelim cumartesi sabahları temizlik ile heba olmasaydı."

Evet maalesef ki, bu cümle aslında hepimize ait. Bizim göremediğimiz, tozları gören, bizim göremediğimiz bakterilerin varlığından haberdar annelerimiz, anneannelerimiz yüzünden söyledik biz bu cümleyi. Kimi zaman evde temizlik var diye dışarı kaçtık, kimi zaman temizliğe yakalandık. Elbet bize de bir sorumluluk düştü bu temizlik cumartesisinde. Şu an yaşadığım da bizzat budur.

Dağılın.

11 Eylül 2011

"karaşövalyeler 2011" şu an çevrimiçi

Yazın artık bittiği şu günlerde, yavaş yavaş spor sezonu açılmaya başladı. Özellikle yaklaşık 1,5 haftadır süregelen 2011 Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası ve sanıyorum ki bu hafta başlayan 2011 Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası milliyetçilik duygularımızı kabartmakta. Görsel medyanın - özellikle NTVSPOR - bu konudaki katkıları ise yadsınamaz cinsten. Hazırladıkları reklam filmleri olsun, spor haberleri ve yorumları olsun gerçekten harikulade. 

Bu noktada sporcularımızı daha da bir yüceltmek için onlara değişik lakaplar takma yarışı içerisindeyiz. Bu güne kadar "12 Dev Adam" ve "Filenin Sultanları"'na alışıktı kulaklar. Bugün itibariyle voleybolcular için de "Filenin Efeleri" tamlamasını işittik.

Allah'ını seven söylesin. Bunlar nedir abi? Ergen liseli rumuzları gibi. Oldu olacak "karanlıkşövalyeler2011" falan olsaydı.

6 Eylül 2011

Kürek çekmek mühimdir

Sandalla deniz gezintisine illa ki çıkmıştır herkes arkadaş grubuyla. Deniz sularında yavaş yavaş, aheste aheste seyretmek her zaman için ayrı bir keyiftir. Kıyının gitgide gözden ırak hale gelmesi vesaire... Çarşaf gibi suyun üstünde huzur dolu bir zaman... 

Yola daha yeni çıkmışken, her zaman için kürek çekmeye aday biri bulunur. Başlar kürek çekmeye. Takriben bir 15-20 dk. sonra ise bu zatta yorgunluk belirtileri su yüzüne çıkar. Kürek çekmek istemeyen bir kişinin korku dolu anları işte bu anlardır. Zira yorulan insan bıraktıktan sonra başka insanlar tek tek kürek çekmeye başlayacaklardır ve onlar yorulduklarında da başkaları... Sıra elbet size gelecektir. "Abi ben kürek çekmek istemiyorum." derseniz karizmanız dibe vurur, hele hele sandalda kız arkadaşınız falan da varsa bunu söylemek demek intahar etmek demektir.

Demek ki neymiş? Kürek çekmeyi kendinize zorla sevdirmek durumundasınız. Nokta. Dağılın.

2 Eylül 2011

Küsler ve dargınlar birbirini nah ağırlar!

Ramazan Bayramı geldi geçti. Küsler ve dargınlar barışmadı, üstüne üstlük daha fazla küslük ve dargınlık peydah oldu. Sorarım size hangi hanede, "X bize gelmedi geçen bayram, biz onlara neden gidelim?!" veyahut "Onlar bizden yaşça küçük önce onlar bizi ziyaret etsin." şeklinde tümceler geçmedi?

Kendimizi kandırmayalım. Bugüne kadar daha bayramlarda barışan küs veya dargına rast gelmedim.

29 Ağustos 2011

Beğenen var beğenmeyen var

Facebook'ta bulunan "beğen" butonu benim için oldukça antipatik. "Beğenemedim" bir türlü. Listemde ekli olan bilmem kaç kişi bu butonu o kadar aktif kullanıyorlar ki inanın şaşarsınız. Mesela arkadaşın biri Farmville uygulamasında bir bok yapmış, ne bilim mısır mı elma mı ne dikmiş, bunu da duvarında paylaşmış. Bir kişi de gitmiş bunu beğenmiş. (Based on a true story) Neyi beğendin ki sen? Mısır dikmiş lan adam. Mısır la mısır işte bildiğin mısır?

Geçenlerde, - gerçek hayatta - arkadaşlarla muhabbet ediyoruz. Biri bir şey söyledi. Öteki ise hiç beklenmedik bir biçimde kendi ismini söyleyerek "x bunu beğendi" dedi, aynı anda Facebook'taki el işaretini de yaparak. "La nolii ki?" dememe kalmadan herkes kahkahayı bastı. 

Ama Bono bu sefer gülmedi.